120x600

Alemdar inşaat

24-11-2015 BOLU

Kıbrıs Anılarım 3 (Ahmet Şerafettin Yamaner)

Ahmet Şerafettin Yamaner Kıbrıs'ta yaşadıklarını ve Kıbrıs ile ilgili düşüncelerini Bolu Objektif'e anlatıyor. Efsane Komutan Kıbrıs Gazisi Bolu'nun yaşayan tarihi Em. P. Kd. Bnb. Ahmet Şerafettin Yamaner, Kıbrıs anılarını okuyucularımıza özel olarak aktardı.

Kıbrıs Anılarım 3 (Ahmet Şerafettin Yamaner)
Bİ tur

KIBRIS

Kıbrıs Barış Harekatı öncesi ve sebepleri konusuna girmeden önce Kıbrıs’ın konumu üzerinde bazı bilgileri hatırlayalım.

Yüzölçümü (Toplam)                             9251 km²

K.K.T.C. Yüzölçümü                              3355 km²     %36.5

Güney Kıbrıs Yüzölçümü                       5896 km²

Türkiye’ye uzaklığı                                     70 km

Suriye’ye uzaklığı                                     100 km

Mısır’a uzaklığı                                         370 km

Yunanistan’a uzaklığı (Girit)                     950 km

Lübnan ve İsrail’e uzaklığı                        170 km

Doğu-Batı mesafesi                                   224 km

Kuzey-Güney mesafesi                               96 km

           

Ulu Önder, dahi asker ATATÜRK, Kıbrıs’ın Jeopolitik ve Stratejik açıdan değerlendirilmesini büyük bir ileri görüşlülükle yapmıştı. Çeşitli savaşları yöneten o büyük asker “Üç yanı denizlerle çevirili Anadolu yarımadasının yeniden işgal edildiğini ve Türk kuvvetlerinin sadece bu bölgede mukavemet ettiğini farz edelim” diyerek yanındaki subaylara “İkmal yollarımız ve imkanlarımız nelerdir?” sorusunu sorar. Hepsini sabırla dinler, sonra elini haritaya uzatır ve Kıbrıs’ı işaret ederek “Efendiler! Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz bu ada bizim için çok önemlidir” demiştir.

 

 

ATATÜRK DIŞ POLİTİKASININ ANA İLKELERİ

Şöyle belirlenebilir:

1.Dış politikayı sadece ulusal çıkar kavramı doğrultusunda saptamak ve kesinlikle maceracı bir eğilim içine girmemek.

2.Başka devletlerin içişlerine karışmamak ve onları da Türkiye’nin içişlerine kesinlikle karıştırmamak.

3.Dış politikaya akılcılık merceğinden yaklaşmak. Gerçekçi olmak, doğmalara asla taviz vermemek.

4.Daima barıştan yana olmak. “Yurtta Sulh, Dünya’da Sulh” bu ilkenin ifadesidir.

5.Emperyalizm ve sömürgeciliğe karşı olmak.

6.Türkiye dış ilişkilerde Doğu’yu ihmal etmeden Batı’ya öncelik vermelidir.

 

KIBRIS BARIŞ HAREKATI ÖNCESİ VE SEBEPLERİ

Kıbrıs adası, jeopolitik açıdan Akdeniz’de çok öneme haiz bir konumdadır. Türkiye’ye yakınlığı, İskenderun ve Mersin körfezlerini kontrol etmesi, Akdeniz’in doğusundaki deniz ulaşımı, İsrail ve Suriye’nin liman ve sahillerinin güvenliği, Türk boğazları ve Süveyş Kanalı’nın emniyeti, Ortadoğu petrolleri ile petrol nakliyatı Kıbrıs adasının önemini artırmaktadır. Kıbrıs adası bu konumu ile; Doğu Akdeniz’de bir uçak gemisi, füzeler için bir rampa, Anadolu’yu güneyden istila için bir atlama taşıdır. Yunan adaları ile Ege Bölgesi, Anadolu’nun güneyinden de kuşatılmasını tamamlayabilecek önemli bir bölgedir. Türkiye’nin güvenliği için Kıbrıs yüksek bir değer ifade eder.

 

MAKARİOS-EOKA-TMT-ENOSİS

Kendisini, Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamaya adamış Makarios’un 20 Ekim 1950’de Kıbrıs Ortodoks Kilisesi Başpiskoposluğu’na seçilmesi ile Kıbrıs’ta ENOSİS faaliyetleri hız kesmeye başlamıştı. Başpiskopos olurken adada ENOSİS’i gerçekleştireceğine dair yemin eden Makarios, Yunanistan’a giderek bir dizi gizli görüşme yapmış, Em. Yb. George Grivas’ı Kıbrıs’a getirerek, Yunanistan’ın desteğiyle Grivas’ın komutası altındaki EOKA yer altı teşkilatını kurmuş, 01 Nisan 1955’de adada ENOSİS savaşını başlatmıştı.

 

EOKA: Yunanistan’ın Kıbrıs’ı ilhak etmek amacıyla adada kurduğu; silahlı eylemlerle İngilizler ile Türklere karşı silahlı saldırılarda bulunan yasa dışı bir yer altı örgütüdür. “Elemigos, Organismos, Kibriagon, Agoniston” kelimelerinin baş harflerinin bir araya gelmesinden meydana gelen bir kısaltmadır. “Kıbrıs Rum Milli Mücadele Teşkilatı” anlamını taşır. ENOSİS: “Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasıyla” eş anlamlıdır. Enosis’in karşısında en büyük engel olarak gördükleri “Türklerin adadaki varlıklarına son vermekti.” Bu hedefleri gerçekleştirmek üzere harekete geçen Rum çetelerinin silahlı taarruzlarına maruz kalan; can ve mal güvenlikleri ortadan kalkan Kıbrıs Türk halkı, 400 yılı aşkın bir zamandan beri üzerinde yaşadıkları vatanlarını savunmak ve adadaki varlıklarını devam ettirmek için örgütlenmeye başlamışlardı. Eli silah tutan, gözü pek, yiğit Türk gençleri başlangıçta çeşitli isimler altında yeraltı örgütleri kurup, Türk halkını korumak üzere EOKA’ya karşı direnişe geçmişlerdi. Bu örgütleri bir komuta altında toplayarak daha etkili ve planlı bir mücadele verecek bir duruma getirmek için 1957’de rahmetli Rauf R. DENKTAŞ başkanlığında kurulan komite ile bir araya gelerek Türk Mukavemet Teşkilatı’nı (TMT) kurmaya, bu amaçla Türkiye’den yardım istemeye karar vermişleri.

 

Türk Askerinin adaya girmesi onların tek umudu olmuştu. Zamanın hükümeti Kıbrıs Türk liderliğinin bu isteğini kabul etmiş; Kıbrıs’ta TMT’nin kurulması, ona her türlü desteğin verilmesi ve himaye edilmesi görevini Genelkurmay Başkanlığı’na vermişti. Takdir edileceği gibi, İngiltere’nin hükümranlığı altında bulunan ve İngiliz istihbaratının çok güçlü olduğu bir adada, Rum köylerinin arasına serpiştirilmiş Türk köylerinde böyle bir yer altı teşkilatını kurmak zor bir görevdi. Genelkurmay Başkanlığı’ndan görevli gönüllü subaylar değişik maske görevler ve kod isimleri ile TMT’yi kurmak ve EOKA’ya karşı sürdürülen Türk direnişini planlayıp, yönetmek üzere 01 Ağustos 1958’de Kıbrıs’a gönderildi. Bu tarih TMT’nin kuruluş tarihi olarak kabul edildi.

 

Tamamen savunma amaçlı olarak kurulan TMT’nin hedefleri;

1.Kıbrıs’ta Türklerin can ve mal güvenliklerini sağlamak. ENOSİS’e ve ona dönük yapılacak bütün girişimlere karşı koymak, adada Türk toplumuna karşı estirilecek terörü bertaraf etmek ve Rumların Türklere karşı girişecekleri her türlü saldırıyı bertaraf etmek.

2.Türk toplumunun birliğini ve bütünlüğünü sağlamak.

3.Anavatan Türkiye ile sıcak ilişkiler kurmak ve Türk Toplumunun anavatanına olan bağlılığını devam ettirmelerini sağlamak.

 

 

19 Şubat 1959 tarihinde Türkiye-İngiltere, Yunanistan, Kıbrıs Türk ve Rum Toplumları toplanarak köklü bir çözüm getiren Londra Antlaşmalarını imzalamaları, Kıbrıs Türklerinin eşit siyasi haklarına ve ortaklığına dayalı olarak Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuş, kutsal görevini başarıyla yerine getiren TMT, bir başka zamanda Kıbrıs Türk halkına yapılması muhtemel saldırıları def etmek üzere yer altına çekilerek pasif durumuna geçmişti.      Bu antlaşmaya göre; hükümetin ve icra unsurların %70’i Rum, %30’u Türkler’den teşkil edilecek, Bakanlar Kurulu 7 Rum, 3 Türk’ten oluşacaktı. Bir papaz olan Makarios (Asıl adı: Mihail Hristodolu Muskos) Cumhurbaşkanı, Dr. Fazıl Küçük de Cumhurbaşkanı Yardımcısı oldu. Garanti antlaşmaları ile, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere garantör devlet oldular. İngiltere iki askeri üs (Agratur-Dikelya) elde etti.    Adada Türkiye 650, Yunanistan ise 950 kişilik kuvvet bulundurabilecekti. Garanti Antlaşmasına göre Makarios Türklere verilen hakları çok görerek Türkleri tamamen yok etmeye kalktı. Yunanistan adaya gizlice çok sayıda asker çıkardı. EOKA çeteleri ve Yunan askerleri 25 Aralık 1963’te saldırıya geçerek çocuk, kadın, yaşlılar da dahil olmak üzere binlerce Türkü vahşice katlettiler. Rumların Erenköy’e saldırmaları üzerine, Türk jetleri Kıbrıs üzerinde uyarı uçuşu yaptılar. Panikleyen Rumlar saldırılarına son vermek zorunda kaldılar. Türkleri katletmek için “Kanlı Noel” olarak tarihe geçen bu vahşet karşısında Batılı devletler her zamanki gibi seyirci kaldılar. Anadolu’yu işgal eden Yunan ordusunda da görev alan Grivas adındaki eli kanlı bir EOKA’cı ile Yunan subayların idaresindeki Rumlar, 1967 yılında bu sefer Geçitkale-Boğaziçi’ne saldırdılar. Türkiye müdahale için hazırlandı. Türkiye’nin müdahalesinden çekinen Yunanistan askerleri ve katil ruhlu Grivas’ı adadan geri çekmek zorunda kaldı.

  

Yunanistan’da ihtilal olmuş, bir cunta hükümeti kurulmuştu. Makarios cumhurbaşkanı seçildikten sonra, izlediği siyaset ve Dünya Bağlantısızlar hareketinin bir önderi durumuna gelmesi ve adanın bir an önce kendisine bağlanıp ENOSİS hayalinin gerçekleşmesini isteyen cuntacı hükümetinin de hoşuna gitmiyordu. Makarios, aldığı dış yardımlarla ekonomik olarak, Bağlantısızlar yanında yer almakla da siyasi açıdan kendini yeterli görüp, şimdilik, Kıbrıs’ın sadece Rumlar tarafından temsil edilen bağımsız bir Kıbrıs Cumhuriyeti olmasını istiyordu. Bağlantısız Devletlerin desteğini almıştı. ENOSİS, Makarios için uzun vadede düşünülecek bir konu idi. Türkler ekonomik yönden tamamen çöküp, Kıbrıs’ı terk ederlerse, Türkiye’nin müdahale nedeni kalmayacağından ENOSİS kendiliğinden gerçekleşecekti. Acele edip Türkiye’nin tepkisini çekmeye gerek yoktu. Bu durum, ENOSİS’i bir an önce hayata geçirmek isteyen Yunan hükümetinin hoşuna gitmiyordu. Bu nedenle Makarios ile Yunan hükümetinin arası açılmıştı. Sonuçta, 15 Temmuz 1974’te, Yunan hükümeti tarafından desteklenen Yunanlı subayların yönetimindeki Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO) ile EOKA Kıbrıs’ta darbe yaptı. Makarios adadan kaçtı. Eli kanlı başka bir katil olan Sampson’u cumhurbaşkanı yaptılar. Türkiye Kıbrıs’ta 15 Temmuz 1974 tarihinde yapılan darbe ile ilgili olarak diğer garantör devlet olan İngiltere’den, Londra ve Zürih garanti antlaşmaları gereği, birlikte müdahale edilmesini istemiş fakat İngiltere Türkiye’nin bu isteğini geri çevirmiştir. Türkiye bu oldu-bittiye son vermek için tek başına Kıbrıs’a müdahale etmeye karar vermiştir.

           

Bu tarihi gelişim içinde Kıbrıs hiçbir zaman Yunan adası olmamıştır. Yunanistan, Yunanlı şair Rigos tarafından ortaya atılan, Megalo İdea -büyük ülkü- fikri çerçevesinde Büyük Yunanistan’ı kurma hayali içinde, Kıbrıs’ı da topraklarına katma gayreti içindedir. Yunanistan’ın Megalo İdea fikri ile başlangıçtan beri gerçekleştirmek istediği faaliyetler şunlardır:

            Yunanistan’ın bağımsızlığının sağlanması,

            Batı Trakya ile Selanik’in Yunanistan’a ilhakı,

            Ege adalarının Yunanistan’a ilhakı,

            Oniki Adaların Yunanistan’a ilhakı,

            Girit Adasının Yunanistan’a ilhakı,

            Batı Anadolu’nun Yunanistan’a ilhakı,

            Pontus Rum Devletinin kurulması,

            Kıbrıs Adasının Yunanistan’a ilhakı,

            İmroz ve Bozcaada’nın Yunanistan’a ilhakı,

            İstanbul’un Türklerden geri alınarak Bizans imparatorluğunu yeniden kurmak; böylece Megalo İdea gerçekleşecekti. 

İşte bu gerçeklerle Kıbrıs Türkünü ancak anavatanları Türkiye kurtarabilirdi.

Artık her gün Akdeniz’i aşıp gelecek Mehmetçiği beklemeye başlamışlardı.

 

SONUÇ

Kıbrıs Türklerinin anavatanlarına ve Atatürk’e olan bağlılıkları, Atatürk’ün bir gün kendilerini de hürriyetlerine kavuşturacağına olan güvenlerini pekiştirerek onlara direnme azmi vermiştir. Ulu Önder Atatürk’ün Saffet Engin’e verdiği söz “Kıbrıs’ın da kurtarılması sırası gelecektir” sözü gerçekleşmiştir.

 

KIBRIS’TA TÜRK VARLIĞININ KARŞI KARŞIYA BULUNDUĞU TEHDİT VE TEHLİKE

Bugün Rum-Yunan ikilisi, Kıbrıs’ta ENOSİS’ i gerçekleştirmek için hala, bu savaşı her alanda sürdürmektedir. Rumların dini ve siyasi lideri Başpiskopos Makarios doğduğu yer olan BAF’ın Panaya köyünde yapmış olduğu konuşmada: “Helenizmin müthiş düşmanı olan Türk ırkının bir parçasını teşkil eden küçük Türk toplumu adadan kovulmadıkça  EOKA kahramanlarının  görevi asla sona ermiş sayılmayacaktır” diyerek ENOSİS’in hedefinin, Kıbrıs’ta yaşayan Türkler olduğunu açıkça ortaya koymuştur.

 

Yıllardan beri Rum-Yunan ikilisinin silahlı saldırılarına ve mezalimine maruz bulunan Türkler’in bir kısmı hala varlıklarına yönelik tehdit ve tehlikenin farkında değillerdir. Asıl tehlike işte buradadır.

 

İlk başlarda Kıbrıs’ı diplomatik yollardan topraklarına katmayı deneyen fakat muvaffak olamayan Yunanistan, İkinci Dünya Harbi’nden sonra, adayı kuvvet kullanarak ilhak etmeye karar vermiş: 1955-1974 yılları arasında yasa dışı yollardan adaya çıkardığı askeri kuvvetlerle Kıbrıs’ta ENOSİS’i gerçekleştirmek için kanlı bir savaş vermiştir.

 

Bu süreçte Kıbrıs Türk’ünün, Rum-Yunan ikilisinin silahlı saldırılarına karşı gösterdiği direnme; Türkiye’nin ENOSİS’e karşı sergilediği kararlı tutum ve her alanda Kıbrıs Türklerine sağladığı kesintisiz destek, Rum-Yunan ikilisini kaba kuvvet kullanarak hedefine ulaşmaktan alıkoymuştur. Türk Ordusunun 20 Temmuz 1974 günü Kıbrıs’a çıkmasıyla Rum-Yunan ikilisinin buradaki Türkleri katletmesi önlenmiştir. Halihazırda Kıbrıs’ta yüksek rütbeli Yunan general ve subaylarının komutası altında bulunan Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO) ile adada bulunan Yunan birliklerinin toplam personel mevcudu yaklaşık olarak 25000’nin üzerinde olup, Güney Kıbrıs’ta seferberliğin ilan edilmesi ile bu mevcudun 24 saat gibi kısa bir zaman içinde 80000’e çıkabileceği tahmin edilmektedir. Ayrıca Rum-Yunan ikilisi, Kıbrıs’taki askeri gücünü sürekli olarak takviye etmekte ve satın aldığı ileri teknoloji ürünü silah sistemleri ile donattığı birliklerin muharebe etkinliklerini ve muharebe kabiliyetlerini artırmaktadır. Birlikte icra ettikleri Nikiforos atışlı tatbikatları ile adadaki askeri gücün harbe hazırlık derecesini yükseltmekte; bu güce sınırlıda olsa taarruz olanak ve yeteneği kazanmaktadır.

 

Her ne kadar Kıbrıs’ta, bugün için savaş çizgisi geçilmişse de, Yunanlılar ile Kıbrıs Rumları ihtiraslarını her zaman mantığın önünde görmüşler ve adada akla mantığa sığmayan hareketlerde bulunmuşlardır. Bu nedenle Rum-Yunan ikilisinin siyasi ve askeri yetkilileri aşırı ölçüde silahlanmanın verdiği cesaretle ve AB ile büyük desteklerden de güç alarak mantıklı düşünme kabiliyetini kaybedebilir, beklenmedik bir zamanda, umulmadık bir karar alarak Kıbrıs’ta baskın tarzında, mahdut hedefli bir taarruz icra edebilir. Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs’ta ENOSİS için sürdürdüğü çok yönlü mücadelenin bir parçasını teşkil eden ekonomik savaşın ana hedefi, KKTC’nin ekonomisini çökertmek; Kıbrıs Türk’ünü açlığa, fukaralığa, yoksulluğa, yılgınlığa mahkum ederek mücadele ve iradelerini ortadan kaldırıp onları boyunduruk altına almaktır. Silah zoru ile Kıbrıs Cumhuriyetini gasp eden Rumlar, 1964 yılının başından beri Kıbrıs Türk Halkı ile olan ticari, iktisadi, mali bütün ilişkilerini kesmiş ve onlara karşı ekonomik ambargo uygulamaktadır.

 

Kıbrıs Türklerinin ürettikleri malların dünya pazarlarında satılmasına mani olmak için her çareye başvurmaktadırlar. AB Adalet Divanı’nın 05 Temmuz 1994 tarihinde hiçbir ahlaki ve hukuki temele dayanmayan bir karar alarak Kuzey Kıbrıs’ta üretilen malların AB üyesi ülkelere satılmasını yasaklaması ve KKTC’nin AB ile olan ticaretini durdurmasıdır. Bu şekilde GKRY, Kıbrıs Türklerine karşı uyguladığı ekonomik ambargoyu ENOSİS mücadelesinde güçlü bir silaha dönüştürmüştür.

 

KIBRIS’LA İLGİLİ DÜŞÜNCELERİM

Bana her zaman sorulan, hiç hoşlanmadığım bir soru var:

 

_Kıbrıs Türk’ü anavatan Türklerini neden sevmiyor?

 

Kıbrıs’ta yaşayan soydaşlarımızla anavatan Türklerinin arasını açmaya, Kıbrıslı Türk kardeşlerimizi bizden uzaklaştırmaya çalışanlar var. Ben de şunu soruyorum: “Harekattan sonra biz Kıbrıs’a neler götürebildik veya gönderdik?”

 

1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan önce, harekatta ve harekattan sonra Kıbrıs’ta bulundum. 1985 – 1987 yıllarında ikinci defa Kıbrıs’ta görev yaptım. Kıbrıslı Türk karakterlidir, eğitimlidir ve başarılıdır. Anavatan Türkiye’ye her zaman bağlılığını dile getirir.

1974 harekatından beri 41 yıl geride kalmıştır. Harekatta 10 yaşındaki Kıbrıslı Türk çocuğu şu anda 51 yaşındadır. 51 yaşından daha büyük Kıbrıslı soydaşlarımızla konuştuğumuzda; Kıbrıs tarihini bilenler ve Kıbrıslı soydaşlarımıza Rum – Yunan ikilisinin harekattan önce çektirdikleri acıları, yaptığı mezalimi bilenler Kıbrıslı soydaşlarımıza tamamen hak vereceklerdir.  Lefkoşa’daki KANLI dere, TÜRKELİ ismi nereden gelmiştir?

1985 – 1987 yılları arasında Güzelyurt’ta bir lisede Askerlik (Milli Güvenlik) dersine girdim. Lise talebelerine ne veriyorsanız, onu alıyorsunuz. Vatan – millet sevgisi, kahramanlık, şehitlik, gazilik, atalarımızın yurtlarını, yaşadıkları toprakları korumak için canlarını feda ettiklerini öğrencilerimize anlatmamız gerekiyor. Hatta Milli Güvenlik derslerine mesleği subay olan, bilgili, heyecanlı muvazzaf subayların üniformalı olarak girmesi, derslere girerken kapıda “Dikkat!” çekilmesi oldukça heyecan yaratacaktır.

 

Milli Güvenlik dersi verilmesi; gençlerimize askerliğin ve askerin sevdirilmesi, yurt sevgisinin aşılanması, Atatürk ve silah arkadaşlarının bu ülke uğruna neler yaptıklarının anlatılması dolayısıyla ordu içindeki subay – astsubaylara olan güvenin yurt savunmasındaki rolleri çok iyi değerlendirilmelidir.

Türk Silahlı Kuvvetleri’ni en modern silahlarla ve eğitimlerle donatabiliyorsak, içindeki subay – astsubaylara gereken değeri, saygıyı gösterebiliyorsak, morallerini ve kahramanlıklarını üst seviyede tutabiliyorsak, memleketin bir bütün olduğunu düşünüyorsak, dini ve siyaseti ordunun dışında tutabiliyorsak, gençliğin aşılanması için heyecanlı, memleket sevdalısı, askerliği meslek olarak yapan muvazzaf subayları Milli Güvenlik dersine gönderebiliyorsak, bu maya tutacaktır diye düşünüyorum.

 

Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan harekata katılan subayların tecrübeleri, önerileri, tavsiyeleri, izlenimleri, anıları yazılı olarak istenmiştir. Bunlar çok önemli konulardır diye düşünüyorum.

Ahmet Şerafettin Yamaner
Em. P. Kd. Bnb.

Kıbrıs Gazisi

 




HABERE YORUM YAZIN

DİĞER BOLU HABERLERİ
Fazilet Tekman
Köşe Yazarları
Burç Yorumları