120x600

Alemdar inşaat

28-05-2021 Eda BAYRAKTAR

Tarihin en merak uyandıran yanı onu yaşayan insanların tanıklığını ilk ağızdan kayda geçirme olanağıdır. Böylece resmi evrakın kasvetinden arınmış, duyguları barındıran ve toplumu olduğu biçimde yansıtan “gerçek tarih” ortaya çıkar. İşte Anne Frank da tanıklığını bugüne taşıyarak tarihin kendini doğrulamasında önemli rol oynamış figürlerden biri. Almanya’da Nazi iktidarının kurulmasıyla birlikte aileleriyle birlikte Almanya’dan göç etmek zorunda kalan Yahudi çocuklardan biri…

Anne, 1929 yılında Almanya Frankfurt’a doğdu. Ailesi ona Annelies Marie Frank ismini verdi. Henüz 4 yaşındayken, Avrupa’da yükselen ırkçı partilerden biri onun ülkesinde iktidara gelmişti. Bu sebeple, Frank ailesi Hollanda’ya kaçtı. Anne, ablasıyla birlikte, öğretmenlerin de kaçak olduğu bir Yahudi okuluna kaydoldu. Ancak 1940 yılında Hitler’in Hollanda’yı işgal etmesiyle birlikte zor günler onları bekliyordu. İşgalci hükümet Yahudilere karşı ayrımcı ve acımasız bir tutum sergiliyordu. Anne bu sıralarda kendisine on üçüncü doğum gününde hediye edilen defteri günlük olarak kullanmaya başladı. Tam o sırada ablasına SS (Koruma Timi) tarafından bir celp gönderildi. Ablası, burada Yahudi olarak işaretlenmişti ve çalışma kampına çağrılıyordu. Aile, bunun üzerine saklanma kararı aldı ve İsviçre’ye kaçtıklarını anlatan bir not bırakarak günlüklerde “Arka Ev” olarak geçen odada saklanmaya başladılar.

Küçük Anne ve ailesinin, saklandıkları odada iki yıl hapis hayatı yaşaması gerekecekti. Anne, bu süre içinde yaşadığı her şeyi günlüğüne yazıyordu. Arka Ev’de yaşam, aile ilişkileri, geçmişteki kimi fikirlerine dair düşündükleri, utançları ve Nazi güçlerinin onlarla birlikte tüm Yahudilere yaptığı zulmün toplumsal yansımaları… Günlüğünde küçük kızın gözünden açılan pencerede hemen her şeyden izler bulabilmek mümkündü. Anne, gazeteci olmak ve öldükten sonra bile yaşamak istiyordu. Tanımadığı insanların yaşamına dokunmayı hayat amacı olarak tanımlıyordu.

1944’te Arka Ev’in SS Subayları tarafından basılmasıyla aile hem dağılacak hem de toplama kamplarına gönderilerek sonun başlangıcını yaşayacaktı. 1945 yılında, Anne, kamptaki kirlilik ve kötü yaşam koşullarından dolayı tifüse yakalandı. Her geçen gün zayıflayan bedeni günlüğünde bahsettiği yaşam amaçlarını gerçekleştirmekte başarılı olamayacaktı, kısa bir süre sonra yaşamını kaybetti. Anne’in babası, Otto savaşın sona ermesiyle kamptan kurtuldu. Kızının günlüğüne ulaştı ve defalarca okudu. Günlükten anladığı kadarıyla Anne ölümsüz olmak istiyordu. Babası günlüğü bastırarak kızının bu arzusunu gerçekleştirdi.

Günlük, 1947 yılında “Anne Frank’in Hatıra Defteri” adıyla bir kitap haline dönüştürüldü. Küçük kızın kitabı 67 dile çevrilerek İkinci Dünya Savaşı’nın acımasız yüzünü tüm dünyaya gösterdi. Anne amacına ulaşmıştı. Öldükten sonra bile yaşıyor, tarihe tanıklık ediyordu.

 

 


www.boluobjektif.com'da yer alan köşe yazarlarının yazıları kendi görüşleridir. Yazdıkları köşe yazılarından dolayı www.boluobjektif.com sorumlu tutulamaz.



Eda BAYRAKTAR Diğer Yazıları
Fazilet Tekman
Köşe Yazarları
Burç Yorumları