120x600

Alemdar inşaat

20-08-2024 Ekrem ASMA
Ekrem ASMA

Ekrem ASMA

Normalleşme , Yeni Anayasa Ya da Yalanlar İstiyorsan , Yalanlar Söyleyeyim Türkiye ‘m !

Her toplumun olduğu gibi bizim toplumumuzunda geçerli ve yazılı hukuk kurallarından bağımsız , sosyolojik derinliklerinde gizli ve gündelik hayatında vücut bulan , fiili durumlarda hüküm süren yazılı olmayan kuralları , özellikleri , meziyetleri ve hastalıkları var . Bazen teşhisi ve tespiti kolaylıkla koyup dolayısıyla tedavisini veya çözümünü de kolay sandığımız özelliklerimiz , sorunlarımız … Hep başlayıp ve sonunda duvara tosladığımız yapısal sorunlarımız ya da biricik kendimiz ve biricik ülkemiz …

 

            En büyük özelliklerimizden birisi de hep bir YENİ arayışı , hep bir SİSTEM sorunu karmaşası , hep bir sil baştan yaklaşımı … Yıllardır hatta yüzyıllardır hep siliyoruz ama yine kendimizi yazıyoruz ironik şekilde . Kolay çözüm arayışı , günü birlik yaklaşım ve günü kurtarmaya yönelik adımlar … Belki her şeyden önce “eski tas ve eski hamamla” barışmak gerekiyor…

 

            Eski tas ve eski hamamla barışamamak , yani kendi özelliklerimizi yalansız , hilesiz çıplak şekilde kabul edememek de en temel özelliklerimizden birisi. Gerçek verileri , doğru ilkeleri ve bilimsel bakış açısını dikkate almadan , uzun uzun konuşup ama meselenin esaslı ve can alıcı noktalarını konuşmadan , değerlendirmeden , fayda – maliyet analizi yapmadan , dostlar alışverişte görsün mantığımızla yaptığımız her şey atıl ve sonuçsuz  kalıyor… Ama önemli değil ki ;  kısa süre sonra zaten yine bir yeni arayışına başlıyoruz…

 

            Ülke tarihinin eksik olmayan ve belli periyotlarla tekrar eden ciddi ekonomik ve sosyal krizlerinden birini daha  yaşadığımız bugünlerde her alanda yapısal çözüm arayışların çok uzağındayız yine … Gündemimizde  “ normalleşme “ ve “ Yeni Anayasa “ konuları var.

 

            O kadar tuhafız ki , yıllardır görüşmeyen iktidar lideri ile ana muhalefet liderinin görüşmesini şaşılacak bir olaymış gibi değerlendiriyoruz. Üstüne üstlük bu görüşmeden sonra iktidar blokunda bir değişiklik olur mu? , muhalefetle iktidar bir ittifak yapabilir mi? diye değerlendirmeler yapıyoruz. Bir arada yaşama kültürümüzün çok zayıf oluşu ve birlikte çözüm üretebilme yeteneğimiz olmadığı için görüşmek ve birlikte sorun çözmek için illaki bir ittifak olma zorunluluğu hissediyoruz. İktidarın yönetme yetkisini ve iktidar olanaklarını hep kendine aşırı yontmak ve muhalefetinde amacının üzüm yemek değil bağcı dövmek olduğu yapımızda , bu sorunlarımızı ve özelliklerimizi Yeni Anayasa da çözebilir miyiz ?

 

            Yargı bağımsızlığının evrensel hukuk kriterlerinde sağlandığı , denetlenebilir ve tarafsız , şeffaf ve aynı zaman da sınırlarını aşmayan ve kendisi de sorun olmayan bir yargı erkini nasıl inşa edebiliriz hususunu derinliğine tartışabilir miyiz ?

 

            Yolsuzluğu , yandaş kayırmayı engelleyecek kamu imkanlarının adaletli ve liyakatli şekilde paylaşımını sağlayacak sağlam bir siyaset -  kamu kurum kültürünü nasıl oluşturabileceğimize kafa yorabilir miyiz ?

 

            Demokrasinin temelini oluşturan ve adaletli sağlıklı bir vergi sistemini nasıl oluşturabileceğimizi , özellikle enflasyonun , yoksulluğun altında ezilen geniş halk kitlelerini ayakta tutacak bir kademeli vergi özelliklerini tartışabilecek miyiz ? Yoksa yine  mücevherden vergi almayıp , temel ihtiyaç ürünlerine kat be kat vergi koymayı her iktidar yeni iktidara mı devredecek ?

 

             Aynı şekilde düşünce ve eleştiri özgürlüğünü demokrasi sınırlarında , hakkın kötüye kullanılmadığı , başkasının kişilik haklarını ihlal etmediği şekilde nasıl geliştirebileceğiz ? Mevcut anayasa metnimiz de olduğu gibi maddenin ilk paragrafında “ hak ve özgürlükten bahsedip “ ikinci maddesinde aşırı kısıtlayıcı “ detayları kanunla “ düzenlenir “ iki yüzlülüğüne devam mı edeceğiz? Bu nasıl bir zihin çarpıklığı , nasıl bir sahte algısal düşünce yapısıdır.

 

            İnsanların inanç ve din özgürlüğünü koruyup güvence altına alırken , bir yandan da kutsal duyguların siyasete , ticarete alet ve araç edilmesinin önüne geçilecek tedbirlerin nasıl alınabileceğini konuşabilecek miyiz ?

 

            Bir imparatorluk bakiyesi olan toplumumuzda ; kendisini farklı etnik kökenden tanımlayan insanlarımızı  hem kendisini tanımladığı gibi özgür kalmasını sağlayıp hem de   bayrağımıza , devletimize   olan gönül  bağını  nasıl güçlendireceğiz ve el birliği ile mutluluğumuzu nasıl sağlayacağız ?

 

            Bunlar tartışmamız gereken , ilk etapta akla gelen temel sorunlarımız ve özgürce tartışıp , değerlendirip çözüm bulmamız ve yeni anayasa da güvence altına almamız gereken yüzyıllardır kaçtığımız temel sorunlarımız…

 

            Bunları konuşmayıp , tartışmayıp dar bir şekilde , “ değişmez maddeler “ , “ vatandaşlık tanımı “ gibi bir alana hapsedip , karşımızdakini hain ilan edeceğimiz yeni bir sürece gireceğiz maalesef. Uzun uzun konuşup , konuların etrafında dolanıp asıl konuşulması gereken şeyleri konuşmadan yeni bir anayasa değişikliği sürecine girip ve belki de yeniden yazılmış benzer bir metinle anayasayı değiştirdiğimizi düşüneceğiz…

 

            Mevcut duruma ve mevcut siyasi partilere baktığımızda ; ne mecliste temsil edilen Ak Parti , MHP , CHP , İyi Parti , Dem Parti , TİP ve mecliste temsil edilmeyen siyasi yelpazenin çeşitli renklerinde yer alan siyasi partilerin sağlıklı bir tartışma ve çözüm kültürünün çok uzağında olduğu , slogan düzeyinde laf söylemekten başka alternatif düşünce ve çözüm üretme yeteneği olmadığı bir ortamda toplumsal dinamiklerin yeni aktörler çıkaracağı bir döneme gireceğimizi düşünüyorum. Aslında sadece ülkemiz de değil Avrupa ülkelerinde  uzun süredir bir siyasi savrulma yaşanıyor. Siyasi partiler ve liberal , sosyalist temel siyasi akım ve partiler toplumda karşılığını ve tabanını tamamen kaybetti . Toplumsal sorunlar ve ekonomik kriz , teknolojik dönüşümle birlikte  yönetimde  yeni bir meşruiyet zemini arayışında .

 

            Bu toplumsal ve arayış döneminde bireysel olarak yapılacak en iyi şey belki de , yalanlara gülümseyip , gerçekten taviz vermemek ve hayata dokunan , hayatta karşılığı olan gerçek şeyler yapıp aynada kendimize gülümsemek … Yoksa o güzel Maskeli Balo şarkısında dediği gibi “Hayata baksana takmıyor kimseyi … “

 

Sonraki yazımızda, yukarıda bahsettiğim yapısal sorunlara ilişkin yapısal çözüm önerilerimi sunmaya çalışacağım... Hayata dokunmak dileklerimle...


www.boluobjektif.com'da yer alan köşe yazarlarının yazıları kendi görüşleridir. Yazdıkları köşe yazılarından dolayı www.boluobjektif.com sorumlu tutulamaz.



Ekrem ASMA Diğer Yazıları
Fazilet Tekman
Köşe Yazarları
Burç Yorumları