Melis ÖZPINAR
SOSYAL SORUMLULUK MU? SOSYAL SORUNLULUK MU?
SOSYAL SORUMLULUK MU? SOSYAL SORUNLULUK MU?
Geçtiğimiz hafta sonunu AktiF-İz Gençlik Topluluğu ile Sistem ve Jenerasyon Derneği’nin düzenlediği, Keçiören Belediyesi’nin ev sahipliği yaptığı II. Sosyal Sorumluluk Projeleri Kongresi’nde geçirdik. Birçok kaliteli proje uygulamasının sunumunun yapıldığı, sivil toplum örgütlerinin stantlar açtığı ve bilgi paylaşımının en üst düzeyde olduğu kongrenin en şahane tarafı, sosyal sorumluluğu hayatının merkezine koymuş birçok insanla bir arada olmaktı.
Ben de yaklaşık altı yıldır bilinçli olarak gönüllülük çalışmalarıyla uğraşıyorum. Hatta öncesinden de “sokak hayvanlarına mama bırakmak, okul kütüphanesine en sevdiğim kitabımı bağışlamak” düzeyinde kendi çapımda gönüllülük yapmışlığım vardır. Bilenler bilir; sosyal sorumluluk ve gönüllülük çalışmalarının en ilginç yanlarından birisi insanların yaptıklarınızı takdir ettiğini söylemesi fakat beraber yapmaya yanaşmamasıdır. Bir hevesle gönüllülüğe girişip daha sonrasında, ayran gönüllülüğe transfer olarak, yapılan çalışmalara uzaktan el sallamaya aynı hızla geri dönmeleridir. İşte bu açıdan, bu kongre bize eşsiz bir fırsat sundu ve gerçekten bu işe gönlünü koyan kocaman kalpli bir sürü insanla tanışmamızı sağladı.
Peki yazının başından itibaren çok güzeldir, harika bir şeydir diye anlatıp durduğum bu “sosyal sorumluluk” nedir? En basit ifadeyle, içinde yaşadığımız topluma karşı taşıdığımız/taşımamız gereken sorumluluktur. Yani, akülü sandalyesine geçecek yol bulamayan engelliye, okula gidemeyen kız çocuğuna, başını sokacak çatısı olmayan evsize karşı taşıdığımız yükümlülüktür. Onlar için bir şeyler yapabilmek, elini taşın altına koymak, köstek değil destek olmaktır. Sınırı yoktur, sınırı kalbinizdir. Değer biçilemez ve çoğunlukla manevi değeri maddi değerinden daha büyüktür. Temeli gönüllülüktür, karşılık beklenmeyeni esastır. Yüzleri gülümsetir, yastığa başınızı rahat koydurur. Sadece maddiyata dayalı değildir, zamanınızdan, aklınızdan, bilginizden ve gönlünüzden de vermeniz gerekir. Boşuna “gönüllü olmak” denmemiştir. Aşırıya kaçanlarına toplum tarafından “sosyal sorunlu” muamelesi yapılabilir, aldırmayınız ve gülüp geçiniz. Biliyorum, çoğumuz bu konuda bir şeyler yapmak istiyoruz ama birçoğumuz nereden başlayacağımızı dahi bilmiyoruz. Birilerine faydalı olmanın bizi de iyileştireceğini biliyoruz ama belki ‘iyi geleceğimiz insanların’ kim olduklarını, nerede olduklarını bilmiyoruz.
Önerim, harekete geçiniz! İşe küçük bir internet araştırması ya da bir mahalle yoklaması ile bile başlayabiliriz. Mesela bir türlü güvenmediğiniz aracıları bir kenara bırakıp şartlarımız elverdiğince bir ihtiyaç tespiti yapabilir, çözüm geliştirebilir, etrafımızdaki insanları oraya yönlendirebiliriz. Hadi başlayın bir yerden ve görün gönlünüzün sınırları nerede bitiyor.
Melis Özpınar