Zeynep Burcu ŞAHİNER
DÖRT HARF İKİ HECELİ KOCA ŞEHİR
DÖRT HARF İKİ HECELİ KOCA ŞEHİR
Bolu.
Dört harf, iki heceli koca şehir.
…
Ankara’da doğup büyüdüm. Babamın mesleği gereği güzel ülkemizin güzide şehirlerinde öğrenimimi sürdürdüm. Hayatımızın dönüm noktası; tam 3,5 yılımızı geçirdiğimiz Siirt’ten, rahmetli babaannemin babama kurduğu tek bir cümle ile taşınışımızdı.
“Evladım, ben ölsem sen bu topraklardan cenazeme yetişemezsin.”
Babaannemi ve dedemi uğurladık o akşam otogardan, sabah tayin dilekçesini verdi babam.
Başlı başına bir öğrenme alanı, bambaşka bir deneyimken bizim için Güneydoğu, şimdi de Batı Karadeniz yolları uzanıyordu önümüzde; yeni yerleşim yerimiz Bolu’ydu.
Taşındık, daha eşyalarımız kolilerinden çıkmamıştı ki kaybettik babaannemi. Sabaha karşı acı bir telefon sesiyle uyandık ve ucu ucuna yetiştik cenazeye. Malum mu oldu, bilinmez.
…
Bolu’ya alışmak zor olmuştu, şimdilerde ise ayrılmış olmak zor.
…
Lise öğrenimimi Bolu’da tamamladım. Liseden mezun olduğum yıl, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nü kazandım.
O yaşlarda kavak yelleri estiğinden başta, her genç gibi ben de aile yanından ayrılıp, özgür üniversiteli olma hülyalarına dalardım lakin şimdi şöyle bir ardıma dönüp baktığımda öyle kocaman pişmanlıklar büyütmüyorum içimde. İyi ki İzzet Baysal’ın şehrinde, onun altın öğütlerini ilke edinen öğretim görevlileriyle omuz omuza geçirmişim o güzel yıllarımı.
…
Bugün uzak olduğumdan daha iyi anlıyorum bazı şeylerin kıymetini.
Bazen bunalıyorsunuzdur belki, şehir dar geliyordur. Hatta sıkılıyorsunuzdur.
Hâlbuki cadde boyu şöyle bir yürüyüşe çıktığınızda bir sürü eş, dost ile karşılaşmak, işinize giderken adım başı selam vererek ilerlemek ne büyük mutluluk… Kapı komşusunun vefat ettiğini etrafa yayılan kötü kokulardan tahmin eden, sokakları kalabalık yalnızlarla dolmuş taşmış milyonlarca insanın yaşadığı bir kentte daha iyi anlıyor insan bazı duyguların mukaddesliğini… Beşeriz, şaşıyoruz. Kaybetmeden, çok da anlayamıyoruz bazı şeylerin kadrini kıymetini.
Bugün, benim yerime de ufak bir gezintiye çıkın İzzet Baysal Caddesi’nde. Belediye Meydanı’nda oturup soluklanın. Beyazıt Camii’nin avlusunda güvercinlere yem atın ve Bolu’nun mis gibi havasını çekin ciğerlerinize.
Taşhan’da bir çay söyleyin kendinize ama mutlaka şekersiz için. İlk bardak benim yerime dolsun, ikincisini ise içmeden hiçbir yere gitmeyin.
Sevgilerimle.