120x600

Alemdar inşaat

09-01-2017 Ekrem ASMA

Zaman hızlandı … Dağınıklıktan bütünlüğe , özgürlükten güvenliğe , makullükten anlık reflekse yavaş yavaş akan zaman sarkacı yeni bir dağılma ve denge arayışına savrulmaya başladı … Dünya sanki 100 yıl önce ki büyük alt üst oluş dönemine girdi… Tabi ki ülkemizde , dünyanın kalbinde yer alan coğrafyasıyla bu  sarsıntıları en derinden yaşıyor… Üstelik zamanın sarkacının yanı sıra kendimize özgü alt sarkacımızda hızlandı…

 

            Kişilerden , düşüncelerden bağımsız yapısal sorunlarımız  , dünyanın  girdiği yeni  evre karşısında daha büyük belirsizliklere ve arayışlara yol açıyor…

 

            Bu süreci,  içerde Başkanlık sistemi , dışarıda ise batı bloğundan doğu bloğuna yakınlaşma  tartışmaları ile yaşıyoruz… Ve tabi aynı zamanda korkunç 15 Temmuz darbe – işgal girişimi sonrası olağanüstü hal uygulamaları … Zaman hızlandı , saatin zembereği boşaldı … Çok şükür devlet yapımızı ayakta tutmayı başardık … Ama sağlam şekilde yeniden inşa edemezsek , şu an yaptığımız gibi anlık refleks çabaları ile geçici ve uzun vadede tedavi etmek yerine daha büyük sorunlara yol açacak  çözümler üretmeye çalışırsak değişen bir şey olmayacak …

 

            Aslında tarafların büyük kutuplaşma mantığı ile yaklaştığı tartışmalar , kurtuluş reçeteleri , kabus senaryoları , yüksek tansiyon söylemleri aslında hayatın akışı karşısında hiçbir şey ifade etmiyor. Bağrış çağrış arasında hayat kendi gerçeğini icra ediyor…

 

            Ülkemiz de sürekli bir sistem tartışması vardır… Sistemin kötülüğünden , yeni sistem arayışından , yeni sistemle sorunların hemen çözüleceğini sanan çeşitli ideolojik yaklaşımlar… Ve hepsi de özünde aynı otoriter yaklaşımın farklı yansımaları … Temel yapısal sorunları görmezden gelen ve hayatın çoğulculuğunu ve doğal akışını ret ederek herkesi kendi dar hayat reçetesine mahkum etme telaşı … Bu reçeteyi kabul etmeyenleri de hain , düşman ilan etme hastalığı …

 

            Görünür tartışmalara girmeden önce  temel yapısal sorunlarımızı tespit etmemiz  gerekiyor… Çok detaya girmeden ilk akla gelen temel yapısal sorunlarımıza baktığımızda öyle sistem değişikliği ile sorunların bir çırpıda çözülemeyeceğini rahatça görüyoruz.

 

            Öncelikle ; ekonomik sistemin sermaye birikimi yetersizliği ile sürekliği kırılganlığı … Yani yeterli düzeyde para olmaması … Üstelik bu yetersiz paranın da yanlış kaynak kullanımları ile daha da yetersiz hale gelmesi … Bütçe açığının sürekli ama sürekli yüklü ve denetlenemeyen vergilerle kapatılma çabası . Aynı zamanda yeri geldiğinde vergi denetiminin de hukuki görünümlü ama herkese değil istediği kişi ve gruba uygulanarak hukuk dışı bir araç olarak  kullanılarak hükümetlerin muhalif grupları yok etme girişimi ..

 

            İlginçtir bu ülkede demokrasinin mali boyutu hiç konuşulmaz. Oysa tarihsel sürece baktığımızda demokrasinin gelişmesinde ana eksen yönetimin mali boyutudur… Vatandaşların – yönetilenlerin, yöneticiler karşısında ekonomik yükümlükleri ve hakları , hak mücadeleleri demokratik gelişimin temelini oluşturmaktadır. Ülkemizde bir çok parti var ve bir çok seçim süreci yaşadık… Siz hiç , vergi politikalarına değinen bir tartışma gördünüz mü ? Ülkenin gerçek mali yapısını , sermaye birikimi eksikliğini , vergilerin ağırlığını ve vergi toplamadaki sorunları gerçekçi olarak değerlendirmeden yapılacak bütün tartışmalar yersizdir ve çözümden uzaktır. Mevcut haliyle siyaset toplum sorunlarını çözme adına değil , grup ve kişilerin kamu gücünü ele geçirerek kamu kaynaklarını kendi yararına kullanma adına yapılıyor. Aslına bakarsanız da siyasete atılan kişilerin ilk başta harcadıkları paraları düşündüğümüz de sistemin böyle işlemesi de normal… Siyasetin emek ve parasal finansmanı , kendisini kurtarıcı olarak gösteren ve kitleler tarafından da öyle kabul edilen birkaç kişi tarafından sağlandığı sürece bir değişim bekleyemeyiz.. İnsanlar kabul ettiği düşünceleri savunan siyasi partilere aktif olarak katılmadığı , makul aidat ve çabayla desteklemediği sürece siyasetin normalleşmesi beklenemez. Kişilerin bu kadar ön plana çıktığı , kurtarıcı rolü üstlendiği ve insanların da büyük bir kurtarıcı umuduyla yaşadığı bir ortam da sağlıklı bir yapı beklemenin anlamı yok…

 

            Diğer bir yapısal sorunumuz  devletin hukukiliği ve vatandaşların hukuksal güvencesi … Çok geniş bir konu başlığı ve altında bir çok alt konu başlığı olan bir konu … Devletin ve devleti o an yöneten hükümetin hukuk dışı uygulamalarının nasıl denetleneceği ve düzeltileceği sorunu … Bağımsız , tarafsız ve aynı zamanda seçimle iş başına gelmiş iktidarın yetki alanında gözü olmayan bir yargı aygıtını nasıl kurabiliriz. İçin de yaşadığımız durum herkesin bildiği gibi yaşanan güç mücadelelerinde hükümetlerin kendine bağımlı bir yargı aygıtı oluşturarak bir yandan denetimden kurtulma diğer yandan da kendisi dışındaki grupları baskı altında tutma isteği … Diğer yandan ise bir çok örneğini yaşadığımız üzere özellikle  yüksek yargı kurumlarının görev ve yetki alanını aşarak doğal ve meşru siyasete yoğun ideolojik müdahale hastalığı …  Objektif olarak bağımsız , tarafsız ve aynı zamanda seçimle iş başına gelmiş iktidarın yetki alanında gözü olmayan bir yargı aygıtını nasıl oluşturacağımız konusunda ciddi olarak düşünmemiz ve çözüm üretmemiz gerekiyor. 

 

            Vatandaşların hukuksal güvencesi başlığı altında da düşünce ve ifade hürriyetini , basın hürriyetini tam olarak sağlama sorunumuz var … Aynı şekilde bu hürriyetlerin kötüye kullanılması durumunda da ölçülü ve hukuki araçlarla güvenlik tedbirlerinin nasıl sağlanacağının düşünülmesi gerekiyor… Mevcut durum bu konuda da bir çıkmaz içinde … Bir yandan güvenlik kaygısı ile her türlü muhalefet ve eleştiri yoğun tepki ile karşılaşırken diğer yandan da hakkın kötüye kullanılması ya da hakkı aşan fillerle güvenlik zafiyetlerinin oluşturulmaya çalışılması …

 

            Tarihsel olarak zor bir değişim döneminden geçiyoruz… Ortadoğu da yaşanan gelişmeler ve kıyıya vuran göçmenlerin cansız bedenleri , bağımsız bir devletin ve sahip olduğumuz vatanın kıymetini altını çizerek göstermektedir bizlere … Bütün sorunlarımıza , eksikliğimize rağmen ülkemiz özellikle yakın coğrafyasında en sağlıklı , en yaşanabilir ve bağımsız oyuncu olma potansiyeli taşıyan nadir yapılardan biridir … Bu sebeple önceliğimiz bu yapının daha iyi daha sağlıklı olması için çaba göstermektir. Düşünce ve ifade hürriyetimizi kullanırken de amacımız sağlıklı , doğru üslupla yapılacak eleştiri ile bu yapının daha sağlıklı olmasını sağlamaktır. Zira zaten yeterince amacı üzüm yemek değil bağcı dövmek olan bir çok olumsuz muhatabımız var …

 

            Önümüzdeki yazımızda değinemediğimiz din – devlet ilişkileri ;  başkanlık sistemi  ve batı bloğundan doğu bloğuna yakınlaşma  tartışmalarına değinmeye çalışacağım… Hayat boşluk kabul etmez ,  zaman bir şekilde akar ve taşlar yerine oturur … Önemli olan taşların altında kalmadan , mutluluk taşlarını döşeyebilmekte … Mutluluk taşlarını döşeyebildiğimiz günler dileğiyle…


www.boluobjektif.com'da yer alan köşe yazarlarının yazıları kendi görüşleridir. Yazdıkları köşe yazılarından dolayı www.boluobjektif.com sorumlu tutulamaz.



Ekrem ASMA Diğer Yazıları
Köşe Yazarları
Burç Yorumları